V FOR VENDETTA

0

2005 yapımı V for Vendetta, Alan Moore’un yazıp David Llyod’un çizdiği 1982 tarihli çizgi romandan, filmin yapımcılığını da üstlenen Wachowski kardeşler tarafından sinemaya uyarlandı. Film yakın bir gelecekte baskıcı bir rejim tarafından yönetilen İngiltere’de geçiyor. Yarattığı korku rejimi sayesinde ayakta kalan faşist ve bağnaz hükümet halk üzerinde koşulsuz kontrol sağlayabilmek için medyayı kontrol altında tutuyor, ayrıca haberlerin ve tüm medya içeriklerinin üzerinde sınırsız bir sansür uygulaması var. Yalan haberler yazılıyor ve gerçekler halktan gizleniyor. Hükümetin belirlediği normlara uymayan insanlar tutuklanıyor, işkence görüyorlar, kamplarda denek olarak kullanılıyorlar. Böyle bir atmosferde, ana karakter V’nin ve işkence gördüğü kampta yan hücresinde kalan Valerie’nin çektiği eziyetlere odaklanıyoruz.

Ana karakterin ismindeki V, Larkhill Kampı’nda tutulduğu beşinci odadan ve vendetta yani intikam kelimesinden geliyor. V’nin hükümeti düşürme çabası, ülkede devrim yapma isteğinden de önce kendi yaşadıklarının hesabını sorma arzusundan kaynaklanıyor. Almayı planladığı intikam ülkede köklü bir devrime de öncülük ediyor tabi. Bu haliyle V’nin hikayesi izleyiciye, kişisel olan her şey politiktir dedirtiyor. Devlet vatandaşlarının nasıl yaşayacağına, neye inanacağına, kimi nasıl seveceğine müdahale etmeye çalışıyorsa kişisel hayatın özel bir tarafı kalmamış ve politika malzemesi olmuş demektir. Devlete ülkeyi yönetmesi için rızayı veren halk olduğuna göre, bu rızayı geri almak da halka ait bir güç. Bu yüzden halkın çoğunluğunu arkasına alan hareketlerin başarılı olmaması çok zordur. V for Vendetta’nın son sahnesinde Guy Fawkes maskeli, pelerinli ve şapkalı halk caddeleri doldurup parlamento binasına yürüdüğünde devrimin önüne geçecek hiçbir şey kalmamıştı, çünkü halk rızasını Vendetta’nın savunduğu devrimden yana kullandı.

Filmdeki intikamın merkezine V’nin ve Valerie’nin hikayeleri yerleşse de olay örgüsü Evey ile Dedektif Finch üzerinden ilerliyor. Bu kritik bir detay, çünkü film intikam almak hakkında olduğu kadar umut edebilmek ve yeni bir dünyayı düşünecek cesarete sahip olmakla da ilgili. V’nin Evey’e filmin sonunda söylediği gibi, devrimi yapması gereken V değil, devrimden sonra kurulacak yeni ülkeyi şekillendirecek olan insanlar. Evey ve Finch bu yeni ülkenin yeni halkını temsil ediyorlar, bu yüzden filmin gidişatını belirleyen olayların bu iki kişinin aldıkları kararlar doğrultusunda şekillenmesi gerekiyor. Evey de Finch de film boyunca V öncülüğünde bir aydınlanma yaşıyorlar.

V’nin önderliğini yöntemleri üzerinden incelediğimizde karşısında durduğu hükümetin yöntemlerinin bir yansımasını görüyoruz. Baskı, zorla zapt etme, hapsetme, akıl oyunları, kesintisiz bir gözetim; V, yönetimdeki politik partinin yaptığı her şeyi Evey ve Finch üzerinde uyguluyor. Evey ve V arasındaki ilişki gardiyan-tutuklu ilişkisini veya baskıcı bir ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkiyi andırıyor. O kadar ki, Evey ancak V’nin istediği kişiye dönüştüğü zaman özgür kalabiliyor. Benzer bir şekilde Finch de V tarafından izleniyor, takip ediliyor, manipüle ediliyor. V’nin hedefi adaleti sağlamak olsa bile bu uğurda kullandığı yöntemler adil olmaktan çok uzak.

Şiddetten kaçmak için şiddet uygulamak, karşı çıkılan eylemlerin aynılarını intikam almak için yapmak, göze göz dişe diş doğru bir yaklaşım mı gerçekten? ‘Devrim kendi çocuklarını yer’ denir; bunun sebebi devrimin çocuklarının devrimden sonra tam da devirdikleri siyasiler gibi davranmaları olabilir mi? İşte bu noktada hikâyenin adaleti devreye giriyor. V yıkılmasını sağladığı düzenle beraber ölüyor ve yeni düzeni kurma görevini yeni halka bırakıyor. İsmi intikam olan bir karakter intikamını aldıktan sonra yaşayamazdı zaten; V tam da bu yüzden arkasında Evey’i bıraktı. Evey’i kendisi gibi yetiştirdi, Evey’e kendi inançlarını benimsetti, öfkesini ve korkusuzluğunu Evey’e öğretti. Evey’in isminin Eve yani Havva’yı andırması tesadüf değil. Eve kelimesi aynı zamanda arife demek, filmde Evey’in patlayıcı dolu trenin kolunu çekmesi yeni bir ülkenin arifesini getiren asıl olay oluyor.

Bu eylem ya Havva’nın elmayı yemesi gibi yeni bir günahtı, ya da yeni Dünyanın umutlu habercisiydi. Sahnede çalan klasik müzik, halkın sokakları dolduran kararlı kalabalığı, V’nin dizdiği domino taşlarının bir bir düşmesi bizi ikinci seçeneğe sürüklüyor: Film, izleyicisinde kuvvetli bir umut duygusu bırakıyor. V’nin maskesinin film yayınlandıktan sonra hızla bir sembole dönüşmesinin sebebi filmin ön ayak olduğu bu umut. İçinde bulunduğu düzenden hoşnut olmayan, değişim isteyen, düzene kafa tutan herkes V’nin ve Guy Fawkes’un ruhunu yaşatarak filmin sunduğu umuttan payına düşeni almak istiyor.

 

Korku üzerine inşa edilmiş ve baskı sayesinde ayakta kalan bir rejim, halkın menfaati için değil, gücü elinde tutan şahısların menfaati için devam eder. Halk yıllardır tereyağına ulaşamazken başkanın evine araçlarla kaliteli erzak taşınmasından (o kadar çok olmalı ki V yiyecek çaldığında kimsenin ruhu bile duymuyor) üst mevkideki rahibin devamlı olarak bir escort ajansından yaşı küçük kızlar çağırarak pozisyonunu suistimal etmesinden, haber ajansında çalışan genç kadınların ünlü komedyenin evine iş üzerinden çağrılmasının herkes tarafından normal karşılanmasından, hikayedeki siyasi figürlerin yozlaşmışlığını anlıyoruz. Yönetimin fikirlere değil güce sarıldığı bir ortamda V tutkulu düşünceleri ve daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna olan inancıyla adeta gerçeküstü bir hal alıyor. Başka çizgi roman kahramanlarıyla kıyasladığımızda V’nin doğaüstü güçleri yok fakat onu güçlü yapan şey idealleri.

V ölmesine rağmen fikirleri yeni bir ülkeye can veriyor hikâyede. Evey’nin Finch’e dediği gibi V bir insandan öte bir ideal, bir hayalin sembolü oluyor artık; o herkesin öncüsü ve herkes oluyor. V’nin idealleri V for Vendetta filminin evreninden çıkıp gerçek dünyada da direniş ruhunun sembolüne dönüştü, Anonymous oldu, devrim isteyen vatandaşlar oldu, devlet şiddetine meydan okuyan halk oldu. Guy Fawkes’un Katoliklik adına verdiği mücadelenin anısı, V for Vendetta’nın etkileyici hikayesi ile dinleri, milletleri, yüzyılları aşarak zamansız ve uluslararası bir isyan ruhunun öncüsü haline geldi. Bir sonraki köşe yazıma kadar hoşcakalın.

 

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.