İznik’te Diş Doktoru olmadığı zamanlardı. Diş doktoru yoktu ama buna karşı diş çekenler ve hatta damak yapan dişçiler vardı. İznikli dişçi Kamil de vardı ama o sadece çekim yapardı. Aynı dönemlerde ise İnegöllü Selahattin’de vardı. Her çarşamba ekibiyle gelir dişle ilgili çekim den başka damak ölçüsü alır, ona göre de yapardı.
Her salı öğleden sonra kasası pazarcıların mallarıyla dolu bir kamyon İnegöl den Yenişehir üzerinden İznik e yola çıkardı . Ayakkabıcı, Tuhafiyeci, Mefruşatcı vb. gibi satıcıların yanında yıllardır değişmeyen bir kişi de ‘’Dişçi Selahattin ‘’ de bulunurdu.
Dişçi genelde şöför mahallinde oturur, yardımcıları ise kasadaki eşyaların üzerinde yata otura gelenlerin arasında olurlardı. Şose yol çukurlarla dolu, bir de üstüne üstlük rampalar nedeniyle zorlu bir yolculuk olurdu. Kamyon her çukura girip çıktığında kasadakiler sağa sola savrulup dururdu. Kasadakilerde buna alışkın olduğundan oyun olarak görürlerdi. Yol boyunca toz toprak içinde kalırlar, yuttukları da yanlarına kar kalırdı.
Araçları İznik’e vardığında, Babacanların Hanının /Otelinin önünde durur, dişci ve bazı pazarcılar burada inerdi. Sonra kamyon devam eder diğer pazarcıları da varacakları yere bırakırdı. Başka hanlarda/ otelllerde kalanlar da olurdu doğal olarak. Yazları da pazarcıların bir kısmı tezgahlarının üzerinde sabahladıkları olurdu.
Önce hanın altındaki, Bekir’in kahvehanesinde bir yorgunluk çayı içilir sonra her zaman kaldıkları odalara çıkmak üzere ikinci katın tahta merdivenlerine yönelirlerdi. Ayakları, merdiven tahtalarıyla artık tanış olmuşlardı. Her Salı akşamı buluşmalarından dolayı ayakları biliyordu nerede kırık tahta var olduğunu. Zaten tahtalarda onları çıkardıkları seslerle hoş geldin diyerek selamlıyorlardı.
Eşyalarını odalarına, bırakıp, ulu çınarların gölgesi altındaki caddenin iki yanında akan suyun serinliğine bırakabilmek için kendilerini dışarı attılar.
Zorlu yolculuk karınlarını da doğal olarak da acıktırmış olurdu. Onlarda, çarşı boyunca yukarıya doğru yürürlerdi.
Yoğurtcu Veysel’e mi yoksa Aşçı Kamil (Balıkçı)ın yerine mi gitmeyi düşünerek. Gerçi karşıda da Köfteci İsmail’de vardı. Ama oraya genellikle gün ortasında yemeğe giderlerdi. Yemekten sonra da hamam faslı vardı kamyonun kasasında yeterince toz toprak içinde kalmışlardı. Otelin arka sokağındaki Osmanlı Hamamında, kendilerini tellakların ellerine bırakıp iyice keselenirlerdi. Toz topraktan arındıktan sonra da göbek taşında yorgunluklarını atarlardı
Gerçi iki tane hamam olmasına karşın II. Murat Hamamı’nı tercih ederlerdi. Artık gide gele hamamcılarla- tellaklarla tanışık olmuşlardı. Salı akşamlarının müşterileri, İnegöl’den, Yenişehir’den gelen pazarcılarla köylülerden oluşurdu.
Yıkanmadan sonra soğuklukta dinlenirken birer de İznik İmren gazozu patlattırarak hararetlerini de giderirlerdi. Sonrası da fazla gecikmeden herkes hanın yolunu tutardı dinlenebilmek için.
Devamı haftaya……