Sesleriyle hayatımıza dokunan ve adeta görünmeyen kahramanlar olarak yaşamlarımızda yer edinen seslendirme sanatçıları, televizyon ekranlarından dijital platformlara, sosyal medyadan pek çok mecraya kadar her an yanımızda. İznik Gazetesi olarak, mikrofon arkasında gizlenen bu özel sesleri siz değerli okuyucularımızla buluşturmaya devam ediyoruz. Bu hafta, küçük yaşlardan itibaren dublaj dünyasında adım atan yetenekli Duru Atlıhan ile gerçekleştirdiğimiz harika bir röportajla karşınızdayız.
Sevgili Duru Atlıhan, dublaj serüvenine annesi Didem Barış Atlıhan’ın desteğiyle başlamış ve yıllar içinde bu sanatta ustalaşarak, genç yaşına rağmen sektörde adından söz ettirmeyi başarmış bir isim. Röportajımızda, Duru Atlıhan’ın ikinci kez ve yalnızca İznik Gazetesi için, kendisi hakkında merak edilen pek çok soruya samimiyetle yanıt verdiği anlara tanık olacaksınız.
Bu özel röportaj için sevgili Duru Atlıhan’a ve dublaj dünyasının duayenlerinden biri olan, aynı zamanda Duru’nun annesi Didem Barış Atlıhan’a sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Didem Barış Atlıhan, sadece kızı için değil, sektördeki pek çok genç yeteneğe de ilham veren, tecrübesi ve bilgeliğiyle yol gösteren bir isim. Onun sanatına olan tutkusunu ve yeni nesillere olan desteğini bu satırlarda da hissetmek mümkün. Sektörün her daim parlayan yıldızlarından biri olan Didem Barış Atlıhan’a, seslendirme sanatına kattığı değer için minnettarız.
Şimdi, bu ilham verici röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz. Sevgili Duru Atlıhan’ın seslendirme dünyasına dair anlattıkları, siz okuyucularımız için unutulmaz bir yolculuk olacak!
Küçük yaşlarda dublaj yapmanın en büyük zorlukları nelerdi?
Küçükken dublaj bana eğlenceli bir hobi veya meslektense beni oyun oynamak ve arkadaşlarımla buluşmaktan alıkoyan bir şey gibi geliyordu. Çocuk olduğum için de duyguyu vermek, senkron tutturmak zordu. Haliyle kayıtlar çok uzun sürüyordu. En zor kısmı çocuk aklımla ona zaman ayırmaya çalışmak ve saatlerce stüdyoda durabilmek diyebilirim.
Sizi dublaj alanında en çok etkileyen kişi veya kişiler kimlerdi?
Ben Disney Channel izleyerek büyüdüm, dolayısıyla Disneyde seslendirme yapan herkes diyebilirim. Mesela annemle Bella Thorne aynı insanlar gibi geliyordu küçükken… Sektördeki herkes ayrı ilham kaynağı benim için. Umarım ben de gelecek nesillerde aynı etkiyi bırakabilirim.
Farklı karakterlere ses verirken nasıl bir hazırlık süreci izliyorsunuz?
Karakterlerin kişilik özelliklerini anlayabilmek, içselleştirebilmek bence çok önemli. Ben de kişisel özelliklerimin, karakterimin benzediği oyunculara ses verirken her zaman daha doğal olduğumu hissediyorum. Dizi/ filmdeki rollerini izliyorum, daha önce canlandırdıkları karakterlere bakıyorum, ortak yönlerimizi bulmaya ve özdeşleşmeye çalışıyorum.
Dublaj yaparken sesinizi korumak için nelere dikkat ediyorsunuz?
Bu meslekte nezle olmak bile büyük sorun yaratabiliyor 😀 Sesimi zorlamamaya çalışıyorum; doğru nefes almaya, nefesimi sesime yönlendirmeye çalışıyorum. Doğru tonlama ve doğru artikülasyon oldukça önemli. Özellikle bağırma sahnelerinde veya şarkı söylerken diyafram nefesi kullanmaya çalışıyorum.
Bir karaktere ses verirken zorlandığınız anlar oldu mu? Nasıl üstesinden geldiniz?
Bu noktada birlikte çalıştığımız yönetmenler gerçekten çok önemli oluyor bence. Ben hep gerçekten beni stüdyoda kendimi rahat hissettiren çok iyi isimlerle çalıştım. Çok utangaç bir yapım vardır aslında. Özellikle bu işi artık annemden bağımsız yapmaya başladığım zamanlar duyguyu verebilmek, içerde rahat hissetmek, gerektiğinde saçma sesler çıkarmak zorunda olmak, ağlamak, gülmek, bağırmak zordu. Üstesinden hep beni iyi yönlendiren, yapamadığımda beni germeyen, destek olan insanlarla çalışarak geldim.
Çocuk yaşta dublaj yapmanın eğlenceli yanları nelerdi?
Çocukken kendimi izlemek kendi sesimi duymak daha heyecan vericiydi. Etrafımdaki insanların tepkileri ve benimle aynı heyecanı paylaşan arkadaşlarım mesleğimin en eğlenceli yanıydı.
Birden fazla dile dublaj yapıyor musunuz? Yapıyorsanız, bu süreç nasıl işliyor?
İngilizce seslendirme yaptığım olmuştu. Ama bu meslekte en önemli şey doğru diksiyon ve artikülasyon olduğu için, insan başka bir dili ne kadar akıcı ve iyi konuşursa konuşsun bir aksan oluyor ve anadili o dil olan insan kadar doğru olamayabiliyor.
Çocuk dublaj sanatçısı olmak size kişisel veya profesyonel olarak neler kazandırdı?
Küçük yaşta bir meslek öğrenmek, para kazanmaya başlamak, kendinden yaşça büyük insanlarla; yetişkinlerle muhatap olmak ve iş yapmak insanı geleceğe hazırlayan ve olgunlaştıran bir süreç bence. Ben şu an sahip olduğum çoğu özelliğimi erken yaşta sorumluluk almaya başlamama borçluyum. İnsanlarla iletişimime, olaylara bakış açıma ve meslek hayatıma olumlu etkilerini hep fark ediyorum.
Dublajda teknoloji nasıl bir rol oynuyor? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Teknolojinin gelişmesi her alanda elbette çok önemli ve teknik boyutunda büyük kolaylıklar sağladığı oluyor. Ama teknoloji ilerledikçe haliyle insan gücü gerektiren şeylerin de yerini almaya başlayabiliyor. Dublaj gibi bir alanda önemli olan bir karakterin duygusunu, tonlamasını ve ruhunu yansıtmak olduğu için bunun yerini tutabileceğini, bu kadar başarılı olabileceğini düşünmüyorum.
Kendi sesinizle animasyon karakterleri veya çizgi film karakterlerine hayat vermek nasıl bir duygu?
Ben animasyon konuşmayı her zaman daha çok sevmişimdir. Gerçek bir oyuncuyu seslendirirken onun tonlamalarına ve mimiklerine uyum sağlamak gerekiyor, ama animasyonda her şey tamamen sizin yorumunuzla şekilleniyor. O karakterle bağdaşan tek kişi siz oluyorsunuz ve daha özgün, yaratıcı hale geliyor.
Dublaj yaparken yaşadığınız en komik an neydi?
Buz Devri filminde ben Şeftaliyi seslendirirken 8 yaşındaydım, Şeftali de bebekti. Bir sonraki filmde Şeftali büyüdü, 18 yaşına geldi ama ben bu sefer 9 yaşındayım. Haliyle başka biri seslendirecek. Annem de çok üzüleceğim için bana alıştıra alıştıra söylemeye çalışıyor. “Annecim Buz Devri’nin yeni filmi gelmiş, ama Şeftali genç kız olmuş” demişti. Ben de inanılmaz mutlu olup “Yaşasın genç kız konuşacağım” diye havalara uçmuştum. Annemin rolün değiştiğini söyleme işini de zorlaştırmış oldum. Neyse sonra söylemişti, o zaman çok üzülmüştüm ama şimdi komik geliyor.
Bir sahneyi dublaj yaparken duyguları yansıtmakta zorlandığınız oldu mu?
Tabii ki oluyor. Çünkü dublaj yaparken stüdyoda bir oyuncu gibi hareket edemiyoruz, sahneyi onlar gibi yaşamıyoruz dolayısıyla beden dilimizi kullanarak duyguyu yansıtamıyoruz. Biz onların hissini, tonlamasını ve ruhunu yalnızca sesimizle oturduğumuz yerden hareketsiz aktarmak zorundayız. Bu yüzden ekstra çaba gerektiriyor.
Dublaj sanatçısı olarak kariyer hedefleriniz nelerdir?
Üniversiteyi tamamen başka bir alanda okudum. Her ne kadar meslek hayatımı dil ve konuşma terapistliği üzerinden şekillendirmek istesem de dublaj yapmayı hiçbir zaman bırakmayacağım. Her gün kendimi geliştirmeye devam edeceğim, bir gün yönetmenlik koltuğuna oturabilmeyi bile çok isterim. Umarım bu alanda da o kadar başarılı olabilirim.
Dublaj sanatı dışındaki sanat dallarına ilginiz var mı?
Üniversiteye kadar ilkokuldan beri tiyatroyla ilgileniyordum. Yapmayı en sevdiğim şeylerden biri. Şu an tiyatroya bir hobi olarak zaman ayırabilmek en büyük isteklerimden biri.
Konumuzun biraz dışına çıkarak size şu soruyu sormak istiyorum. Dublaj sanatı ile dil ve konuşma terapisi arasında bir bağ olduğunu düşünüyor musunuz?
Dil ve konuşma alanında biz artikülasyondan ses bozukluklarına kadar her alanda çalışmalar yapıyoruz. Doğru artikülasyon, doğru tonlama, sesi doğru kullanabilme, vurgu, prozodi gibi terimler her iki alanda da kullandığımız terimler. Ses terapisi alanı ses sanatçılarının ihtiyaç duyabileceği bir alan. Aynı zamanda iki alan da fonoloji, artikülasyon bilgisi gerektiriyor. Dolayısıyla arasında bağ olduğu söylenebilir.
Konuşma terapisi sürecinde en sık karşılaşılan sorunlar nelerdir?
Karşılaşılan sorunlar, bireyin yaşına, konuşma bozukluğunun türüne ve nedenine bağlı olarak değişiyor. Ama genel olarak artikülasyon ve fonolojik bozukluklar, akıcılık bozuklukları (kekemelik gibi), motor konuşma bozuklukları, dil gelişim gecikmeleri, ses bozuklukları, sosyal dil bozuklukları başlıkları altında toplayabiliriz.
Sesini profesyonel olarak kullanan biri olarak, ses sağlığı konusunda ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
Hem ses sanatçısı hem de dil ve konuşma terapisti olarak sesimizin kalitesini ve sağlığını korumak ses tellerimize gösterdiğimiz özen ile ilgili. Hepimizin bildiği gibi sigara, alkol kullanımını azaltarak, nefesimizi doğru yere yönlendirerek, sesimizi doğru yerden kullanarak, bağırmaktan kaçınarak veya uzun konuşmaları sesimizi dinlendirerek yapmaya çalışarak ve ses tellerini gün içinde bol su tüketerek nemli tutarak sesimizi koruyabiliriz.
Dublaj yapan birinin konuşma terapisine gitmesi gerekli midir? Hangi durumlarda önerirsiniz?
Dublaj yapan birinin öncelikle diksiyonunun doğru olması gerektiğini düşünüyorum. Diksiyon eğitimi dil ve konuşma terapistlerinin verdiği bir eğitim değil. Ama dublaj bir ses sanatı. Biz ses sanatçıyız. Dolayısıyla her ses sanatçısının zaman zaman fonksiyonel, organik veya psikojenik ses bozukluklarıyla ilgili destek alması gerekebilir.
Dil ve konuşma terapisi sırasında öğrendiğiniz en ilginç şey neydi?
Benim bu alanın en çok ilgimi çeken kısmı dil ve konuşmanın nöroanatomisi ve fizyolojisi. Dolayısıyla beynimizle, nörolojik süreçlerle ilgili öğrendiğim her şey bana ilginç ve etkileyici geliyor.
Son olarak dil ve konuşma terapisi mesleğinizin dublaj kariyerinize katkıları nelerdir?
Ses terapisi ve ses sağlığı alanında aldığım eğitim sesimi koruyabilmeyi ve zarar vermeden kullanabilmeyi öğretti. Fonetik alanında eğitim almak da dilin ses yapısını ve seslerin nasıl üretildiğini anlamama yardımcı oldu. Aynı şekilde dublaj yapıyor olmanın getirdiği artikülasyon bilgisi ve diksiyon becerisi dil ve konuşma terapisi mesleğimde de çok işime yarıyor. Her iki alanda da en çok ihtiyacımız olan şey dilimizi ve sesimizi doğru kullanabilmek.