Günlük hayatımızda seslendirme sanatçılarını göremesek bile, televizyon kanallarında, dijital platformlarda, sosyal mecralarda ve pek çok yerlerde sesleriyle bize durmaksızın eşlik etmeye devam ediyorlar. İznik Gazetesi ekibi olarak, günlük hayatımızda bizlere sesleriyle eşlik eden ve mikrofon arkasında saklı kalmış isimleri siz okuyucularımız ile buluşturmaya devam ediyoruz. Bu hafta sevgili Seda Özelsoy ile harika bir röportaja imzamızı atmış bulunuyoruz. Kendisi hakkında pek çok sorunun cevaplarını arayan bir kesimin olduğunun farkındayım. Sevgili Seda Özelsoy, ilk kez ve sadece İznik Gazetesi için kendisi hakkında cevap bulunamayan sorulara cevap verdi. Röportajımıza geçmeden önce, bu harika röportaj için sevgili Seda Özelsoy’a İznik Gazetesi ve ekibi olarak teşekkür ederiz.
Klasik olacak ama Seda Özelsoy kimdir? Neler yapar? Tam olarak nedir hayat hikayeniz?
Öncelikle bu röportajların mesleğimiz adına çok kıymetli olduğunu düşünüyorum, o yüzden teşekkür ediyorum. Ben oyunculuk mezunuyum, Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuvarında okudum ve kıymetli hocalardan dersler aldım. Savaş Dinçel, Göksel Kortay, Müjdat Gezen ve niceleri… hepsine minnettarım. Sanırım bu yüzden de seslendirmeye geçiş pek zor olmadı benim için. Drama eğitimi sayesinde izlediğini anlayıp aynını yapabilmek konusunda rahattım. 17 yıldır seslendirme yapıyorum. Yerli, orijinal, reklam, oyuncak, bilgisayar oyunu… her alanda çalıştım, keyifle… Bunun yanı sıra tiyatro oyunu ve senaryolar da yazıyorum. İnsan sahne sanatları okuyunca, her alanında bir şeyler üretmekten hoşlanıyor sanırım.
Her insanın küçük yaşlardan itibaren belli başlı hayalleri olur. Sizin içinde bu sektör hayallerinizden bir tanesi miydi?
Sanatla ilgileneceğimi, bunun sahne sanatlarıyla ilgili olacağını biliyordum sanırım. Küçükken de hep sahneler, oyunlar kurmak vardı hayatımda. Annemin makyaj malzemeleriyle kolum kırılmış da, aynı zamanda morarmış gibi prodüksiyon gerektiren işler de yapardım, kuzenlerimi çarşaflara dolayıp mankenlik de yaptırırdım. Ama en sevdiğim şey olan çizgi filmleri seslendireceğimi düşünmemiştim açıkçası. Oysa ki Nur Subaşı uslu bir çocuk olmamızda oldukça etkiliydi. Altan Erkekli ve Köksal Engür’ü, Edi ile Büdü’de dinleyip durum komedisiyle belki de bu şekilde tanıştık. Doğru zamanın doğru fırsatlarla birleşmesi buralara kadar gelmeme imkan sağladı. Mutluyum…
İlk ses verdiğiniz projeyi hatırlıyor musunuz nasıl bir duyguydu?
Bizim işimizde ilk işler genelde rabarba içinde bir cümle ya da “gak guk” dediğimiz kısa cümlelerden ibaret olur. Benimki bir havaalanı anonsuydu. Bütün aileme filmi izletmiştim ve anonsu duyunca anlayacaklar mı diye beklemiştim. Neyse ki anladılar. Ama ilk başrolüm, demosunda seçildiğim bir gençlik filmiydi. Kanal D’ye bir işti. Çok hızlı konuşan bir kız olması harikaydı. Çünkü hiç zorlanmamıştım. Heyecanla beklemiştim yayınını da…
Kendi sesinizi sosyal mecralarda ve TV’ de duyunca nasıl tepkiler veriyorsunuz?
Bu mesleğe ilk başladığımda biraz yadırgıyordum. Ki o zaman sosyal medya bu kadar yaygın değildi. Evde televizyonda duyup “A Seda mı geldi?” diyen arkadaşlarım da oluyormuş. Sesin ünlü olması ilginç bir durum nihayetinde. Annem bir dönem rapor veriyordu, bu işte konuşmuşsun, şu filmde duydum seni, diye.. Şimdi ise çok alışıldık. Ve gülümseten bir durum tabi. Hele ki seslendirmekten keyif aldığım bir iş ise çok mutlu oluyorum. Bizim seslendirdiğimiz işleri sosyal medyada ya da farklı mecralarda paylaşmamız çok kolay değil. Gizlilik sözleşmeleri yüzünden. Bu yüzden biri kadroyu ya da işin bir parçasını yayınlayınca hoşuma gidiyor. Hemen ekliyorum ben de.
Son zamanlarda seslendirme sektörünü ve meslek hayatınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son zamanlarda sıkıntılı bir süreç yaşandı, yaşanıyor sektörde. Hollywood grevi, yapay zekanın gelecekte işimize etkisi gibi konular düşündürücü. Ama bu işin bir ruha sahip olması gerektiğini düşünüyorum. O ruh da ancak işini aşkla yapanlarda olur. Yani neyse ki hala bize ihtiyaç var. Bununla birlikte mesleğimi tanımak isteyen insanlarla buluşmak ve paylaşımlarda bulunmak için seslendirme eğitimi vermeye başlayacağım. Bu da beni heyecanlandıran bir başka alan olacak.
Sizin gibi seslendirme sanatçısı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?
Özgün olmalarını tavsiye edebilirim. Çünkü birbirine benzer sesler, tarzlar zaten sektörde mevcut. Fark yaratmak için özgün olmak ve tabi ki çok çalışmak lazım.
Her insan reklam seslendirmesi yapabilir mi neler gerekiyor?
Her insan her seslendirmeyi yapabilir; sesine, yaşına uygun olduğu sürece. Bu ses reklam sesidir, bu ses kitap okuma sesidir, tanıtım sesidir vs. Böyle etiketlere inanmıyorum. Doğru cast ve titiz çalışmalarla herkes güzel işler çıkarabilir. Bunu söylemişken eklemeliyim; bizim işimiz tam bir ekip işidir. Çevirmeninden, cast direktörüne, yönetmenine, teknisyenine… uyum yakalandığında işler hem çok keyifli hem de çok rahat ilerler.
Son dönemde teknolojinin ilerlemesi ile birlikte yapay zeka sayesinde artık istediğimiz ses üzerinde çeşitli oynamalar yapabiliyoruz.
Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Sizce yapay zeka seslendirme sektörü için bir tehdit midir?
Bu durumdan çok bahsediliyor. Evet belki mükemmel işler çıkaran yapay zeka araçları olacak. Ama ben insan doğasının barındırdığı o ruha çok inanıyorum, dediğim gibi. Biz sadece duyduğumuz sesi kendi dilimizde söylemiyoruz; biz var olan duyguyu, durumu aktarıyoruz. İşin zor kısmı burada zaten.
Sizi siz yapan en önemli etken nedir ve seslendirme sektörü dışında nasıl bir Seda Özelsoy var?
Çalışkan biri olarak tanımlayabilirim kendimi. Üretmek en severek yaptığım eylem bu hayatta. Ve eğlenmek tabi ki. Eğlenerek üretmek, üretip eğlenmek, eğlenirken….. böyle devam eder.
Severek konuştuğunuz ve akıllara kazınan bir seslendirme çalışmanız var mı? Varsa bizimle paylaşmak ister misiniz?
Bir çok projede çok severek konuştum. En sevdiklerim: The Fall, Mary ad Max, Troller, şimdilerde ise Extraordinary gibi fark yaratan işler.. Ama söylemeliyim ki, Twilight Serisinde Bella ‘yı kaç stüdyoda kaç kere konuştum bilmiyorum. O dönem drama dersleri de veriyordum ve okulda da çok popüler bir öğretmen olmuştum. Sonrasında bir sürü karakter ve hikaye içinde oldum. Ve tabi ki konuştuğum oyuncaklar kendi çocuklarım ve bir çok çocuğun ilk arkadaşları oldu. Eminim büyük çoğunluğu alfabeyi ilk benden dinlemiştir.
Seslendirme yaparken yaşadığınız eğlenceli bir anınızı anlatır mısınız?
Ne olabilir diye düşünüyorum… belki şu an anlatınca eğlenceli olacak ama o an pek de mutlu etmeyen bir anımı anlatayım. Ben korku filmi hiç izlemem, gerilim filmlerinde de çok gerilirim. Zorlanırım yani izlerken. Bir gün stüdyoda bir gerilim filminde konuşuyorum. Klasik işte, genç bir kız yemeğe çıkan çiftin çocuklarına bakacaktır. Eve biri girer, saklanır ve onu öldürmeye çalışır. Başladık kayda, adam girdi eve, saklandı ve kız onu ararken her sahnede ben korkudan çığlık attım. Üstelik filmde öyle bir şey yokken. Ben çığlık attıkça da yönetmen ve teknisyen arkadaşım gülmekten kırıldılar. En sonunda sahneyi tam olarak izleyelim de adam ne zaman ortaya çıkacak, bakalım dedik. Ben de gereksiz gerilmedim. Hala bu tarz filmlerde sahneyi izlerim.
Son olarak her insanın kendine göre belli başlı hayalleri ve hedefleri vardır ve bu amaçlar doğrultusunda yaşamlarına yön verirler.
Peki klişe olacak ama kendinizi 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz? Gelecek nasıl bir Seda Özelsoy bizleri bekliyor sizce?
Ben gelişime ve bu yüzden değişime inanan biriyim. Yaptığım işte en iyisi olmak ve tabi ki sevdiğim her alanda üretmek istiyorum. Eğitimler heyecan verici olacak, konuşacağım karakterler beni bekliyor, yazdığım ve yazılmayı bekleyen hikayelerim var.