İznik Gazetesi ekibi olarak İşte O Ses röportajlarımız tüm hızıyla devam ediyor. Her hafta olduğu gibi birbirinden değerli seslendirme sanatçıları ile çeşitli röportajlar yapmaya devam ediyoruz. Bu hafta güzel sesiyle dublaj piyasasında çeşitli karakterlere sesiyle hayat veren sevgili Melike Öztürk ile harika bir röportaja imzamızı atmış bulunuyoruz. Bu harika röportajımıza geçmeden önce İznik Gazetesi ve ekibi olarak kendisine teşekkür ederiz.
Seslendirme sektörüne kaç yılında ve nasıl başladınız?
Aslında bu olay biraz komik. Önce annem ve babam sonra da Barış Özgenç sayesinde bu sektöre atıldım. Barış ağabey annemin kuzeni olur. Aklımda böyle bir düşünce bile yoktu ama annem beni şevklendirdi. ”Yapmak ister misin? İstersen Barış ağabeyinden fikir alabiliriz.” dedi. Babam da bu sektörü çok yakından takip ettiği için beni bir nevi gaza getirdi. Ben çok utangaçtım. Çok da ürkek. Ama onları öyle heyecanlı görünce ”Olur.” dedim. Barış ağabey beni bir stüdyoya yönlendirdi. 2022’nin Ağustos ayında, Recart Stüdyosu’nda işe başladım. Orada zamanımı, işi öğrenmek amaçlı masa başında, ustaları dinleyerek geçirdim. Kısacası alaylıyım. Ama ebeveynlerim ve Barış ağabey olmasaydı asla atılamazdım.
Her insanın küçük yaşlardan itibaren belli başlı hayalleri olur. Sizin içinde bu sektör hayallerinizden bir tanesi miydi?
Asla değildi. Küçükken babamla oturup ”Bu kimin sesi?” ya da ”Bu sesi hatırladın mı?” gibi soru cevaplar yapardık. Ama hiçbir zaman ”Keşke seslendirmen olsam.” gibi bir cümle kurmamıştım. Küçükken, çocuk doktoru olmak istiyordum.
İlk ses verdiğiniz projeyi hatırlıyor musunuz nasıl bir duyguydu?
İlk ses verdiğim iş bir çizgi diziydi. Hatta rolüm bile yoktu. Tek kelimelik, eksik bir kısımdı. O kadar mutlu olmuştum ki eve gidip herkese anlattığımı hatırlıyorum. Hatta yayın yaptığım platformdaki izleyicilerime bile.
Kendi sesinizi sosyal mecralarda ve TV’ de duyunca nasıl tepkiler veriyorsunuz?
İlk gösterdiğim kişiler hep annem ve babam oluyor. Duyduğum anda onları çağırıp dinletiyorum. Ama onlara dinletme tarzım genelde ”Nasıl yapmışım? Beğendiniz mi?” gibi oluyor. Sanırım bu işe girmeme onlar vesile olduğu için içimde büyük bir kendini kanıtlama arzusu oluyor. Ancak onlar beğenirse rahatlayabiliyorum. Bazen izleyicilerime göstermek için Instagram üzerinden de paylaşıyorum.
Son zamanlarda seslendirme sektörünü ve meslek hayatınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bazen aşırı durgun, bazen de aşırı yoğun. Asla arası olmuyor. Hiç işe çağırılmadığımda üzülüyorum tabii. Para kazanıp ailesine katkıda bulunmaya çalışan biriyim. Bir de bunu hala üniversite okuyorken yapmaya çalışıp yeterince kazanamamak bir tık üzücü olabiliyor.
Sizin gibi seslendirme sanatçısı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?
Tavsiye verebilecek konumda olduğumu düşünmüyorum ama ben de yeni yetişen biri olarak konuşayım, çoklu görev yapmakta iyi değilseniz şimdiden, odaklanma konusunda çalışmaya başlayın derim. Dışardan izlerken kolay gelen şeyler, mikrofon karşısına oturunca sizi mahvediyor. Hem izleyip hem dinleyip hem de konuşmak ne kadar zormuş.
Bu sektörde gelecekte kendi konumunuzu nasıl görüyorsunuz?
Hiç kestiremiyorum. Biraz akışına bırakmış durumdayım. İyi yaptığım sürece iyi olacağını ummak istiyorum sanırım.
Son dönemde teknolojinin ilerlemesi ile birlikte yapay zeka sayesinde artık istediğimiz ses üzerinde çeşitli oynamalar yapabiliyoruz. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Sizce yapay zeka seslendirme sektörü için bir tehdit midir?
Ben, tehdit olanın yapay zeka olduğunu düşünmüyorum. Bence gerekli kanunlar oluşur ve uygulanırsa, yapay zeka yalnızca insanların işini ‘kolaylaştırabilecek’ bir teknoloji. Onların işini elinden almaya çalışan değil. Kaldı ki bu günlerde karşıma çıkan AI sesli kitaplar var. Ve açıkçası AI henüz o insanî duyguları veremiyor. Henüz… Dublajda işler daha farklı işliyor tabii. Bize sunulacağını bildiğimiz şey, karakterlerin kendi sesinden dublajlar izlemek. Bu durum da ancak kanunlarla çözülebilir sanırım.
Sizi siz yapan en önemli etken nedir ve seslendirme sektörü dışında nasıl bir Melike Öztürk var?
Beni ben yapan en önemli etken… İnsanın kendini tanımlamaya çalışması biraz zor sanırım. Neşeli biriyimdir. Hatta açık konuşmak gerekirse dışarıda, evde olduğumdan daha neşeliyimdir. İnsanları güldürmek çok hoşuma gider. O yüzden, 23 yaşında kocaman bir kadın olmama rağmen beni biraz ‘çocuksu’ tanımlarlar. Sanırım, Melike Öztürk hala bir yerlerde çocuk kalmak isteyip yılların geçmesiyle bunu bir türlü başaramayan ama yine de, bu duruma başkaldırmaya çalışan baş belasının teki.