Tahminen 4-5 sene önce idi. Tansiyon aleti-bileğe takılan- almak istedim. Bursa’da Tahtakale tarafında tıbbi malzeme satan büyük mağazalar varmış oraya yönlendirdiler. Gittim birine uğradım ve istedim. Bana Çin işi bir bilekten ölçen tansiyon aleti gösterdiler, başka var mı dedim, pek çok çeşit çıkardılar. Fiyatları da farklı. İçlerinden birini seçtim ama hepsi Çin yapımı imiş.
Türk yapımı veya Avrupa-Alman yapılı yok mu dedim. Satış yapan bayan şu gördüğün mağaza da A’dan Z’ye hepsi Çin malı dedi. Şaşırdım kaldım. Gerçekten mağaza mefa market gibi idi. 3 kattı ve en azından 5-6 yüz metre kare vardı ve yalnızca tıbbi malzeme satılıyordu. Çok şaşırdım.
Geçen hafta Bursa’da bir kırtasiye mağazasına girdim. Daktilo şeridi sordum. Ellerinde kalmamış idi. Telefon ile istediler ama o güne yetişmeyecekti. Cumartesi tekrar yolum Bursa’ya düştü, gittim şeritler gelmişti, aldım. Bu vesile ile mağaza sahibi ile ayak üstü sohbet ettik. Baktığım her kırtasiye malzemesi Çin yapımı idi. “Bu mağaza da ne varsa hepsi Çin malı” dedi. Allah, Allah bu ne biçim işti. Hiç mi Türkiye’de imal edilmiş kırtasiye yok dedi. İşte tek örnek şu gördüğün tükenmez kalem dedi. Diğer tükenmezlerin de hepsi Çin ürünü dedi. İhtiyacım yoktu ama inadına o Türk yapısı tükenmez kalemi aldım. Şaşırmaktan öteye ağrıma da gitmişti.
Şimdi gelelim sadede.
Efendiler, Türkiye 1965’lerde-1970’lerde Dünya da kendisine yeten 7 ülkeden biri idi. Yani biz o dönemlerde dışarıdan yiyecek, giyecek yada eşya gibi bir şeyler almaz idi.
Şimdi hangi mağazaya girsem Çin malı diyorlar. Hangi markete girsem, bildiğimiz pirinç, fasulye, nohut, mercimek gibi pek çok gıdalar Bulgaristan, Romanya, Kanada, USA, Çin, Brezilya, Hindistan aklına hangi ülke geliyorsa oralardan gelmiş. Meşeler yabancı. Sadece “…. Türkiye’de hazırlanmıştır/pardon paketlenmiştir” yazısı var.
Yani, artık kendimiz üretemiyoruz, dışarıdan alıyoruz.
Bundan üç hafta önce güneye-İskenderun’a gittim. Konya Ovası’nı geçtim. Sağa sola bakıyorum: Uçsuz bucaksız ovada tarlalar ekilmemiş, boş, çoğu da anız, sürülmemiş bile. Adana Ovası o meşhur Çukurova, hani erken karpuzların çıktığı Ceyhan Ovası –oralara da gidip keşif yapmışık, Mercimeklik vs. büyük ovalar- bomboş. Oysa Çukurova bir yılda aynı araziden 2 kez ürün alırdı. Şimdi o güzelim ova ekilmemiş, çoğu ikinciye ekilmemiş, tarlalar boş duruyor.
Türkiye’de Konya Ovası boş ise Adana-Çukurova boş ise seneye ürün yok demektir. Nasıl olsun.
1980 de 12 Eylül öncesi tarım bakanı Rahmetli Cemal Külahlı idi. Bursa milletvekili ve benim can dostum idi. Onunla oturur gece geç saatlere kadar bakanlıkta tarımı değerlendirirdik. O zamanlar 2kg buğdaya 1 Litre mazot alınabiliyordu. Biz 1 kg buğdaya 1 litre mazot hesapları yapıyorduk. 12 Eylül geldi, hedefleri bıçak gibi kesti.
Aradan 40 yıla yakın zaman geçmiş. Şimdi 5kg buğdaya 1 litre mazot. Ekebiliyorsan ekte görelim.
Kısacası Türkiye iyi idare edilmiyor.
Hoşça kalın.