Bursa, tarih ve doğanın bir arada dans ettiği, Osmanlı’nın izlerini taşıyan eşsiz bir şehir. Bu şehirdeki en dikkat çekici tarihi yapılardan biri de hiç şüphesiz Bursa Kalesi. Bugün Osmangazi Belediyesi sınırları içinde yer alan bu kale, sadece bir taş yapı değil, yüzyılların hikayelerini barındıran bir zaman tüneli adeta.
Bursa Kalesi’nin kökenleri MÖ 1. yüzyıla, Bitinya Krallığı dönemine dayanıyor. İlk olarak Bitinyalılar tarafından inşa edilen kale, sonraki dönemlerde Roma, Bizans ve Osmanlı gibi büyük medeniyetler tarafından hem korunmuş hem de yeniden şekillendirilmiş. Bu medeniyetlerin her biri, kaleye kendi kültürel ve mimari izlerini bırakmış
.
14. yüzyıldan itibaren Osmanlılar tarafından fethedilen Bursa, kısa sürede Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti oldu. Bu durum, Bursa Kalesi’nin stratejik önemini artırdı. Surlar, Osmanlı’nın Anadolu’daki güç merkezi haline gelen bu şehri korumak için sürekli olarak güçlendirildi ve genişletildi.
Bursa Kalesi’nin surları günümüzde toplam 2 kilometre uzunluğa sahip. Surlar, Çakırhamam ile Tophane arasında uzanıyor ve biri dairesel, diğeri dörtgen olmak üzere iki önemli burç içeriyor. Tophane, Orduevi ve Endüstri Meslek Lisesi’nin bulunduğu alan, kalenin doğal bir set oluşturduğu yerlerden biri. Ayrıca, bu surlar şehrin farklı noktalarını birbirine bağlayan beş kapıya ev sahipliği yapıyor: Hisar Kapı, Kaplıca Kapısı, Zindan Kapısı, Pınarbaşı Kapısı ve Yer Kapı.
Kalenin inşasında kullanılan malzemeler de oldukça dikkat çekici. Çeşitli blok ve moloz taşların bir arada kullanılması, kalenin dayanıklılığını artırdığı gibi estetik bir görünüm de kazandırmış. Ancak zamanla bazı bölümler yok olmuş ve ön surlar evlerin arasında kaybolmuştur. Örneğin, Pınarbaşı Kapı ile Zindan Kapı arasındaki ön surlar günümüzde neredeyse tamamen silinmiş durumda. 1855 yılında yaşanan büyük deprem ise Hisar Kapı’yı yıkmış ve yapıya ciddi zarar vermiştir.
Bursa, 14. yüzyıldan itibaren pek çok gezginin uğrak noktası olmuştur. İbn-i Batuta’nın başlattığı bu akımı, Bertrandon De La Broquire (1432), Polonyalı Simeon (1608), Evliya Çelebi (17. yüzyıl), George Wheler (1675) ve daha birçok ünlü seyyah takip etmiştir. Bu gezginlerin çoğu, kaleyi ve şehrin genel manzarasını büyüleyici bulmuş, eserlerinde Bursa Kalesi’ne geniş yer ayırmıştır. Özellikle Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı eserinde kale, Bursa’nın ruhunu yansıtan bir sembol olarak tanımlanmıştır.
Bursa Kalesi’nin çevresi de en az kale kadar etkileyicidir. Tophane bölgesi, surların en dikkat çekici alanlarından biridir. Bu bölgedeki saat kulesi ve Osman Gazi ile Orhan Gazi’nin türbeleri, ziyaretçilerin mutlaka görmesi gereken yerlerdendir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucuları olan bu iki liderin huzur dolu türbeleri, kalenin tarihi atmosferini daha da güçlendirir.
Bursa Kalesi, yıllar içinde çeşitli restorasyonlardan geçmiş ve günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Ancak modernleşmenin etkisiyle bazı bölümleri maalesef yok olmuştur. Buna rağmen kale, hala ziyaretçilerine tarihin derinliklerinde bir yolculuk sunmaya devam ediyor. Özellikle yaz aylarında düzenlenen etkinlikler ve rehberli turlar, hem yerli hem de yabancı turistler için büyük bir cazibe kaynağıdır.
Sevgili okuyucular, Bursa Kalesi’nin taşlarına dokunduğunuzda, bu taşların binlerce yıl öncesine tanıklık ettiğini hissediyorsunuz. Surların üzerinde yürürken, geçmişten gelen bir yankı size eşlik ediyor. Bir yanda Osmanlı’nın ihtişamlı günlerini, diğer yanda Bizans’ın ve Roma’nın izlerini görmek mümkün.
Bursa Kalesi sadece bir yapı değil, aynı zamanda geçmişin bugüne dokunduğu bir köprü. Bu köprüden her geçen, tarihin o eşsiz kokusunu içine çekiyor. Bu kaleyi ziyaret ettiğinizde sadece tarih değil, aynı zamanda bir zaman makinesiyle geçmişe yolculuk yapmış gibi hissedeceksiniz.
Bursa Kalesi’ni keşfetmek, tarih ve doğa severler için unutulmaz bir deneyim olacaktır. Şehrin tam kalbinde yer alan bu yapı, size sadece bir kale değil, aynı zamanda bir yaşam hikayesi sunacak. Hadi, bu tarihi güzelliği birlikte keşfetmeye ne dersiniz?