20 Temmuz da yapılan 1. Harekat 30 Temmuz’da imzalanan Cenevre Antlaşması ile sona erdi. Üç Dışişleri Bakanı, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Türk ve Rum olmak üzere iki otonom idarenin mevcut olduğunu kabul ettiler.
Protokol’de garantör devletlerle Türk ve Rum toplumlarının temsilcilerinin katılacağı II. Cenevre Konferansı’nın 8 Ağustos 1974 günü toplanması öngörülmüştü. İkinci konferansa kadar Rum ve Yunan askerlerin Türk bölgelerinden çekilmeleri gerekiyordu ancak bu gerçekleşmedi. Ayrıca Rumlar ve Yunanlar, Türk bölgelerine saldırılarını sürdürüp birçok Türk’ü esir almış; özellikle Muratağa, Atlılar, Sandallar ve Taşkent gibi yerlerde Türk halk kuşatma altına alınmıştı.
İkinci Cenevre Konferansı 8 Ağustos 1974’te başladı. Türk tarafı Kıbrıs’ta coğrafi esasa dayalı federatif bir devlet biçiminin benimsenmesini önerdi ancak bu öneriyi Rum tarafı kabul etmedi. Türk askerî yetkililer Rum kuvvetlerine daha fazla zaman kazandırmamak, birinci harekât sonucunda sağlanan üstünlüğü yitirmemek istiyordu. Bu arada, Türk köylerinde soykırıma devam edildiği haberlerinin gelmesi üzerine 14 Ağustos’ta ikinci harekâtı başlatma yönünde hemfikir oldular
14 Ağustos;.
Cenevre’de sürdürülen görüşmeler sırasında anlaşmanın mümkün olmadığı kanaatine varılınca, harekâtın yeniden başlatılacağı anlamına gelen “Ayşe Tatile Çıksın” parolasını Türk Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Başbakan Bülent Ecevit’e bildirdi.
14 Ağustos 1974 sabahı saat 04:30’da Kıbrıs’taki Türk birlikleri harekete geçtiler. 5:00’te Türkiye’nin ikinci harekâtı başladı. Türk Ordusu’na bağlı birlikler Lefkoşa’ya girdi. Yunanistan, NATO’nun askerî kanadından ayrıldığını açıkladı. Yunanistan Başbakanı Karamanlis ülkesinin Kıbrıslılar’ın yardımına gidemeyeceğini açıkladı. Olayların sorumlusu olarak Yunan askerî cuntasını ve Türkiye’yi gösterdi
Doğu yönünde başlayan bu saldırı harekâtını 15 Ağustos 1974’te Komando Tugayı ve Kıbrıs Türk Alayı Kıbrıs’ın kuzey kıyısında doğudan batıya doğru bir dörtgen çizmeye başladılar. Bu dörtgenin bir tarafı kuzey kıyısı, öteki kenarı ise Atilla Hattı olarak bilinen merkezi Lefkoşa olmak üzere doğuya ve batıya yayılan hattı. Varılması planlanan son hedefler doğuda Mağusa, batıda ise Lefke idi. Çarpışmalar daha çok ilk gün ve Omorfo, Lefke, Çatalköy ve Ortaköy’de oldu. İkinci Barış Harekâtı’nın üçüncü günü sonunda Ada topraklarının %38’i ele geçirildi ve nihai hedef Mağusa-Lefke hattına ulaşıldı.
ATLILAR -MURATAĞA- SANDALLAR KATLİAMI
EOKA-B tarafından Kıbrıs’ın Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde Kıbrıs Türklerine karşı gerçekleştirilen katliam. Katliamda en genci 16 günlük, en yaşlısı ise 95 yaşında olmak üzere 126 Türk öldürülmüştür. Muratağa ve Sandallar köylüleri aynı toplu mezara gömülmüştür ve mezardan toplam 89 kişi çıkarılmıştır
14 Ağustos günü EOKA-B Sandallar ve Muratağa köylerinden topladıkları 4 aylık bebekten 95’lik dedeye kadar çoluk çocuk genç ihtiyar demeden köy çöplüğüne götürerek türlü işkencelerle balta nacak satır ile parçalayarak yakarak şehit etmişlerdir
Muratağa ve Sandallar köylülerinin birlikte gömüldükleri mezardan 89 kişi çıkarılmıştır. Köylüler öldürüldükten sonra buldozerler kullanılarak bir toplu mezara gömüldüler.
Atlılar Katliamı
Atlılar (Aloda) köyünde 15 Ağustos günü köy basılarak köylüler köy dışına çıkarıldı. Burada toplu mezarları kazdırıldıktan sonra hepsi kurşuna dizilerek öldürüldü. Saklanarak kurtulabilen üç kişi dışında köy halkı tamamen öldürülmüştür. Atlılar toplu mezarından 37 kişi çıkarılmıştır
Katliam iki EOKA-B militanıyla bölgeden topladıkları otuz adam tarafından gerçekleştirildi.. Önce 15 yaş üstü tüm erkekler esir alınıp götürüldü. Sonraki gün köye dönen militanlar, geri kalan köy halkını civardaki “Teyi” köyüne götürdü. Burada dört gün boyunca kadınlara ve kız çocuklarına defalarca tecavüz edildi; sonrasında siviller öldürülüp toplu mezara gömüldü.
Toplu mezarlar 1/2 Eylül 1974 günü bulundu. Atlılar köyündeki toplu mezar Muratağa köyündekinden daha önce, 20 Ağustos günü bulunmuştur.
Kıbrıs Türk yönetimi başkanı Rauf Raif Denktaş, katliam haberini aldığında Rumlarla olan bir görüşmesini iptal ederek, katliam hakkında şunları söyledi.
« Kıbrıs sorununu Türkleri öldürerek çözmeye çalışmak faydasız bir denemeydi. »
Rauf Denktaş, , “Rumlar geride bıraktıkları Türklere ait cesetleri ne kadar tanınmaz hâle sokmuş olsalar da onlarda kimliklerini belgeleyecek işaretler kalmıştır. Bunları, suçluların telaşı içinde bulundukları için akıl almaz yalanlar ortaya atan Rumlara göstereceğiz,” dedi.
Bu mezarlar Birleşmiş Milletler gözlemcileri önünde açılmasına rağmen Dünya ne yaptı Biz ne yaptık ???
Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun