Bilimkurgu sineması denildiğinde akla genellikle devasa bütçeli yapımlar, göz alıcı özel efektler, çarpıcı uzay gemileri ve geleceğe dair heyecan verici tasvirler gelir. Yüksek teknolojiye sahip distopik dünyalar, zaman yolculukları ya da yapay zekâların insanlığa meydan okuduğu hikâyeler bu türün temel taşları arasında yer alır. Ancak bilimkurgu sadece görsel bir şölen sunmak zorunda değildir. Bazen, tek bir mekânda geçen, yalnızca diyaloglar üzerinden şekillenen ve yine de izleyiciyi derinden etkileyen filmler de vardır. İşte The Man from Earth tam olarak böyle bir yapım. Richard Schenkman’ın yönettiği ve Jerome Bixby’nin ölmeden önce tamamladığı senaryosuyla hayat bulan bu film, izleyiciyi sadece bir odanın içinde gerçekleşen bir sohbete dahil ederek zihinsel bir yolculuğa çıkarıyor.
Film, başarılı bir tarih profesörü olan John Oldman’ın (David Lee Smith) aniden istifa etmesiyle başlar. Meslektaşları veda etmek için evine geldiğinde, Oldman beklenmedik bir iddiada bulunur: O, aslında 14.000 yaşında bir Cro-Magnon adamıdır ve yaşlanmadığı için her 10 yılda bir kimliğini değiştirerek hayatta kalmıştır. Başta bu iddia, bilimsel merak ve tarihi bilgiler ışığında sorgulanır. Ancak konu, Budizm’den Hristiyanlığa, Babil’den Van Gogh’a kadar uzanan bir serüvene dönüşünce atmosfer iyice gerilir.
The Man from Earth, Hollywood’ın şişirilmiş bütçelerine meydan okuyan bir film. Tüm hikâye, tek bir mekanda geçmesine rağmen sürükleyici ve temposunu kaybetmeyen diyaloglarla izleyiciyi ekrana kilitliyor. Senaryonun gücü ve oyuncuların performansı, görsel efektlere gerek bırakmadan sürekli bir gerilim yaratıyor.
Film, ticari başarıdan çok internet üzerinden yayılarak kült bir statü kazandı. Düşük bütçeli bağımsız yapımların çoğu zaman göz ardı edildiği bir ortamda, The Man from Earth entelektüel kesimler ve bilimkurgu severler tarafından büyük ilgi gördü. Torrent sitelerinde yayılması bile filmin popülerliğini artırdı ve sözü geçen “izleyici tavsiyesiyle büyüyen filmler” arasında yerini aldı.
Film, IMDB’de yüksek bir puan alarak bilimkurgu severlerin gönlünü kazandı. IGN gibi platformlar, filmi “entelektüel bilimkurgu” olarak değerlendirdi ve 10 üzerinden 8 puan verdi.
İzleyiciler, filmin sıradan diyalogların ötesine geçerek varoluş, tarih ve inancı sorgulayan bir yapısı olduğunu dile getiriyor. Kimi izleyiciler, Oldman’ın hikayesini mantıksal olarak çözümlemeye çalışırken, kimileri ise sadece “eğer doğruysa?” sorusunun verdiği tedirginlik hissini yaşayarak filmin etkisini öne çıkarıyor.
2017’de gelen devam filmi The Man from Earth: Holocene, John Oldman’ı farklı bir kimlikle yeniden karşımıza çıkarıyor. Ancak ilk filmin büyüsünden uzaklaşan bu devam yapımı, ilk filmin sarsıcı etkisini yakalayamıyor.
Eğer bilimkurgu filmlerinde derinlik, zekice yazılmış diyaloglar ve felsefi sorgulamalar arıyorsanız, The Man from Earth tam size göre. Üstelik efekt bombardımanı olmadan da sinemanın ne kadar etkileyici olabileceğini gösteren nadir yapımlardan biri. Film bittiğinde aklınızda tek bir soru kalacak: “Ya gerçekten doğruysa?”