Bu hafta siz değerli okuyucularımıza seslendirme sektöründe kırk yıldan beri sesini binlerce yapım sayesinde bizlere ulaştıran sevgili Berna Başer Akın ile harika bir röportaj yaptık. Kırk yıllık seslendirme hayatı boyunca sayısız projeye ses veren Akın, uzun zamandan beri dublaj dersi vererek deneyimlerini insanlara aktarmaya devam ediyor. Hayat hikayesi tam anlamıyla başarı dolu olan Akın bizi kırmayıp röportaj verdiği için kendisine sonsuz teşekkürler. Dilerseniz pek çok insana ilham olabilecek hayat hikayesine geçelim.
Seslendirme sektörüne kaç yılında ve nasıl başladınız? Ben zaten çok çocuk yaşlarda meraklıydım. okul radyosu diye bir şey vardı TRT’m. oraya giderdim. Yani daha doğrusu şöyle, babama rica etmiştim. O da müdürüyle bağlantı kurmuştu. Oraya gidip kayıtları izlerdim. Okul radyosunun kayıtlarını dinlerdim yani. Sonra 1983 yılında tek tük Ankara Radyosu’na gidip gelmeye başladım ve şöyle yani çok nadir birer cümle birer replik falan bazen tek kelime edebiliyordum. Çünkü çok ustalar vardı zaten o dönem.
Sonra 1986 yılında TRT bir sınav açtı. Ankara’da biz yedi bin kişi girdik o sınava ve yetmiş kişi kazandık. Çok değerli hocalardan, işte Cüneyt Gökçer’di, Bozkurt Kuruç’tu. o dönemin efsane seslendirme yönetmeni Ülkü Şener, onlardan eğitim gördük. Daha sonra da TRT Ankara televizyonunda Stajyer seslendirme sanatçısı dublaj sanatçısı olarak başladım. İşte birer kelime, birer replik, şeklinde bir süre devam ettim.
İlk ses verdiğiniz karakteri veya seslendirme hayatınız boyunca ses verdiğiniz kaç karakteri hatırlıyorsunuz? Ankara televizyonunda ilk yaptığım seslendirme Oscar diye bir film. bir tarafımda Kenan Işık bir tarafımda Cemil Özbayar böyle çok değerli isimlerle birlikte ilk dublajımı yaptım ve tabii ki inanılmaz bir heyecandı benim için. ‘’Şu telefondan görüşebilirsiniz. Bay Fane’’ ilk söylediğim replik bu oldu. şimdi ben tabii 1983’den itibaren sayarsak kırk yıl olmuş. Dolayısıyla tabii bu kırk yıla çok fazla yani binlerce dizi, animasyon, film koyabiliriz. Çok çok fazla iş yaptım. Özellikle de özel televizyonlar açıldıktan sonra platformlar Türkiye’ye girdikten sonra çok fazla iş yaptık. Benim en çok konuştuğum yıldız Santrablog. Yani benimle özdeşleşmiş bir isim. Julia Roberts var. Nickol Kidman var. Catherine, Jones var, Juliet Bin Rocher var daha sayamadığım çok fazla isim var. Bunun yanı sıra dizi filmler var. Animasyonlar var. Yani şu anda isimlerini hatırlayamayacağım çok fazla iş var.
Peki kendi sesinizi sosyal mecralarda veya TV de duyunca nasıl tepkiler veriyorsunuz? Ben kendi sesimle çok ilgilenmiyorum açıkçası. Ama bazen çok önemli çok önemsenen projeler oluyor. Onlarda şöyle bir bir bakayım, ne yapmışım? Diye kontrol ettiğim olur ya kendime karşı da her zaman pozitif olmaya çalışırım. Çünkü çok mükemmel mükemmeliyetçi bir kişiliğim var benim. Hep en iyisi olsun, en iyisi yapılsın derdindeyim ve bu sadece benim için geçerli değil. Yani bir kayda girdiğim zaman herkes en iyisini yapsın isterim. Yani koca film boyunca sadece ben iyi konuşmuşum diğer arkadaşlarım Zayıf kalmış hiç istemem. Herkes elinden gelenin en iyisini yapsın isterim.
Her insan seslendirme yapabilir mi neler gerekiyor? Biliyorsundur belki ben çok uzun yıllardır hocalık da yapıyorum sektörde. Federal film akademide başlayan hocalık serüveni başkent iletişim bilimleri akademisinde devam ediyor açıkçası her insanın seslendirme yapabileceğine çok inanmıyorum ben. Yani hani çok sabır, gayret, kararlılık, azim vesaire vesaire ama değil. Her insan bence yapamaz. Çünkü işin oyunculuk kısmı var. Teknik kısmı var. Teknik olarak çok hızlı olmak lazım. Oyun vermek lazım. Türkçeyi kusursuz Konuşmak, işte duygu, ton vurgu bunların hepsini iyi yapmak lazım. Dolayısıyla her insanın böyle bir şeyi yapabileceğini düşünmüyorum açıkça.
Peki son zamanlarda seslendirme sektörünü ve meslek hayatınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Son iki iki buçuk yıldır sektörün çok içinde değilim. Bodrum’a yerleştim. Uzaktan kayıt döneminde çok yoğun tabii ses gönderdim. Burada profesyonel bir stüdyo kurdum. Ama şu an için artık İstanbul’a gidersem iş yapabiliyorum. Ayda bir hafta falan gitmeye çalışıyorum. Sektörün gidişatı yani hala rakamlar çok çok düşük. Rakamlar bu enflasyonun çok altında kaldığı rakamların iyileştirilmesi lazım. Kaliteye odaklanılması lazım. Yani sektörde bana göre epey eksik.
Seslendirme sanatçısı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz? Seslendirme sanatçısı olmak isteyenlere önerim bir kere çok iyi derecede Türkçe konuşmayı, vurguydu, tondu, diksiyon kurallarıydı öğrensinler. Eğer imkanları varsa bir eğitim alsınlar ya da iyi bir stüdyoda, merdiven altı yerlerde değil de çok profesyonel çalışan stüdyolardan birinde ustaları izlesinler, kayıtları dinlesinler yani kim ne yapıyor? İyi bir gözlem yapmaları lazım, sonra metin okumaları, metin deşifre edebilmeleri bunu da çok hızlı yapabilmeleri lazım. Dolayısıyla yüksek sesle kitap okuyabilirler. Onun dışında artikülasyon için mantar ya da kalemle çalışabilirler. Çünkü dudakları, dili, çeneyi iyi hareket ettirmek lazım anlaşılır olabilmek için. Diyafram çalışmaları yapılabilir.
Peki son olarak bu sektörde gelecekte kendi konumunuzu nasıl görüyorsunuz? Sektörde ben gelebileceğim en top noktaya geldim. Dünya starlarını konuştum. En iyi dizilerde, en iyi filmlerde en iyi oyuncuları seslendirdim bu kırk sene içerisinde. Yani gelebileceğim nokta budur yani Allah nasip ederse devam ettirebildiğim kadar yani İstanbul’a gidip gelebildiğim kadar ya da buradan yapabildiğim kadar bir şeyler Yapacağım tabii. Ama dediğim gibi gelmek istediğim ya da gelebileceğim nokta buydu. onu da başardığımı düşünüyorum.