İŞTE O SES DİDEM BARIŞ ATLIHAN

0

İşte O Ses röportajları tüm hızıyla devam ediyor. Birbirinden değerli seslendirme sanatçılarıyla her hafta röportajlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Bu hafta güzel ve eşsiz sesiyle birçok karaktere hayat sevgili Didem Barış Atlıhan ile harika bir röportaj a imzamızı attık. Yaklaşık 33 yıldır seslendirme sanatçısı ve seslendirme yönetmeni olan Didem Barış Atlıhan sektörün üstad isimlerinden bir tanesi olmasının yanı sıra, sesiyle bazen çok tatlı bir kız çocuğu, bazen de genç bir hanımefendi olup ansızın sesiyle insanı büyülediği şüphesiz bir gerçek. Ben şuan hakkında ne kadar yazsam fayda etmez. Hakkında söylenmesi gereken o kadar çok güzel şey var ama  bazen bir kişiyi tanımlarken kelimeler kifayetsiz kalıyor işte. Ben lafı daha fazla uzatmadan sevgili Didem Barış Atlıhan ile olan röportaj a geçmek istiyorum izninizle.

Ben mesleğe başlayalı 33 yıl oldu. Benim gibi bir çocukluk arkadaşım vardı. Onunla en çok oynadığımız oyunlar kamyon şoförlüğü, tiyatroculuk bir de dublaj sanatçılığıydı. Filmlerin arkasında önceden sanatçıların, seslendirenlerin isimleri yazılırdı ve biz bundan çok etkilenirdik; onların isimlerini ezberledik. İşte birimiz biri olurdu diğerimiz başka biri olurdu. Onları değiştirerek seslerini taklit etmeye çalışırdık. İnsanın çocukken oyun diye oynadığı şeyi sonradan iş olarak yapması gerçekten muhteşem bir şey. Ortaokul yıllarından beri hem okulda hem de Yeni Mahalle belediye tiyatrosunda oyunlarda görev aldım. Daha sonra lise sonda Ankara Sanat Tiyatrosu’nun sınavlarına girdim. Kazandım ve orada Yılmaz Onay, Seda Şener, Ergin Orbay, Altan Erkekli, Altan Gördüm, Rutkay Aziz gibi çok değerli hocalardan dersler aldım kursiyerlik döneminde. Semih Sergen ile çalıştım. Daha sonra Ankara’da birçok özel tiyatroda ve devlet tiyatrosunda görev aldım. Sonra eş zamanlı TRT’ ye gittim. TRT’den olur aldıktan sonra seslendirme yapmaya başladım. Ankara’dan İstanbul’a 1996 yılında geldim ve yine bir çocuk tiyatrosunda daha sonra dizilerde bölümlük rollerde oynadım. Aynı zamanda seslendirme yapmaya da devam ettim. Yerli ve yabancı dizilerde, sinema filmlerinde de yirmi yıldır hem cast direktörlüğü hem yönetmenlik yapıyorum.

 

İlk seslendirdiğim rol TRT’de “Eyvah Çocuklar Büyüdü” filmindeki başrol kız çocuğuydu evin kızı. Çocukları çok sevdiğim için konuştuğum animasyon ve çocuk karakterlerinin yeri hep ayrı benim için. Evde Tek Başına’ nın Macaulay Culkin’i, Heidi, Winx’in Miusa’sı, Kral Şakir’in Canan’ı, Ege ile Gaga’nın Ege’si, Teen Titans’ın Starfire’ı, Yeşilin Kızı Anne diye bir çizgi film vardı onu çok severdim oradaki Anne. Bunlar çocuklarındı. Benim de çok sevdiğim karakterler ve benim gerçekten çocuklarla iletişimimi çok kolaylaştıran bir işim var ve en çok sevdiğim yanı da bu galiba.Çizgi film karakterleri dışında da Dakota Fanning’si, Macaulay Culkin’i,  Selena Gomez’i çok severek konuştum. Bu oyuncuları konuşmayı  çok seviyorum.

 

Ya aslında pek de hoşuma gitmiyor kendi sesimi duymak. Çünkü konuşurken duyduğumuz kendi sesimiz hem iç hem dış iletinin bir parçası. Bu nedenle de sesimizi sanki daha derin ve tokmuş gibi duyuyorum. Oysa kaydettiğimizde sonradan dinlediğimiz ses hava yoluyla kulağa geldiği için daha tiz duyuyoruz ve bu da genel olarak sesimizi duyduğumuzda rahatsız olmamıza yol açıyor. Ama tabii yaptığımız işi çok severek yapıyoruz ve çok sevdiğimiz rollerde, yakışan castlarda kendimizi dinlemek de hoş olmuyor değil. Hele yanımda bir çocuk varsa ve dediğim gibi konuştuğum bir karakter sayesinde o anda onunla bir iletişim kurabiliyorsam daha da hoşuma gidiyor.

 

Şimdi bizim işimiz hep böyle havalı denilen işlerden oldu. Hep popüler, dikkat çeken bir iş ve dolayısıyla da yapmak isteyeni de çok olan bir iş. Bizim işimizin reklam, tanıtım, belgesel gibi ve içeriğinde karakter olmayan metne ses verdiğimiz kısmı var biz buna seslendirme diyoruz. Bir de animasyon filmlerde, filmlerde, realite şovlarda, dizilerde bir karakteri, aktörü seslendirdiğimiz; kendi dilimizle yeniden konuşmamız işine de dublaj diyoruz. Bu mesleği icra eden bizlere de mikrofon oyuncusu deniliyor.

 

Bu işe başlamak için sadece sesiniz hakkında aldığınız övgülere kanıp “Ben bu işi yapabilirim.” demeyin. Aslında en önemsiz unsurlardan biri sesin güzelliği. Olmazsa olmaz dilimizi doğru kullanmamız, doğru Türkçe kullanmamız, dilimizi çok iyi bilmemiz gerekiyor. İyi bir kulak, genel kültür, oyunculuk yeteneği, oyunculuk eğitimi almış olmak çok büyük avantaj sağlıyor. Ama aynı zamanda teknik bir iş olduğu için de çok çalışmak da gerekiyor tabii. O tekniği en iyi şekilde yapabilmelisiniz. Üstüne de doğru Türkçenizle, iyi kulağınızla, duyduğunuz oyuncunun verdiği oyunun üstüne çıkmadan, altında kalmadan birebir oyunla duble etmek zorundasınız.

 

Şimdi her zaman çok severek yaptığım mesleğimde son senelerde, Oyuncular Sendikası’nda mikrofon oyucuları çalışma grubundaki arkadaşlarımın gayretiyle çalışma ortamları, alınan ücretler, alınması gereken telif hakları ve sosyal güvence gibi konularda gelişmeler sağlanıyor. Çok emek veriyorlar, çok çalışıyorlar. Ama bizim işimizde sonuçta iş müşterinin kalite çıtasıyla belirleniyor maalesef işin kalitesi. Kontrol mekanizması müşteri olursa veya katı ve kaliteyi talep edip sonra da takip ederse bizim sektörümüzde gerçekten eski zamandaki gibi tekrar istenen kaliteyi yakalar. Ama gün geçtikçe daha iyi bir noktaya gidiyormuşuz gibi geliyor bana.

Çok kitap okumaları lazım, düzgün Türkçesi olması lazım bu işi yapmak isteyen arkadaşlarımızın. Diksiyon, oyunculuk, şan bu tip dersler her zaman çok artı olacaktır. Oyunculuk mezunu arkadaşlarımızın özellikle dublaj öğrenmelerini çok isterim.

Şimdi ben dediğim gibi 33 senedir seslendirme sanatçılığı ve yönetmenliği yapıyorum. Gelecekte yapay zeka elimizden bu işi almazsa yine severek yapmaya devam ederiz herhalde.

Yapay zeka ilerleyen dönemlerde seslendirme sektörüne müdahale edip sanatçılarımızı işsiz bırakabilir mi bilemem ama, aynı tadı ve aynı duyguları yansıtamacağı kesin.

 

 

 

Leave A Reply

Your email address will not be published.