Tıp tarihine dikkatli bir şekilde bakıp incelerseniz hekimlere büyük bir saygının olduğunu görürsünüz.
Tıp tarihinde çok farklı şeyler denenmiş, çok farklı şeyler söylenmiş, git gide gelişen ve farklı yönlerde uzmanlaşma ile insanda baş gösteren kimi rahatsızlıklar tedavi edilmeye çalışılmıştır.
Yeni çalışmalar yaygın olan kimi hastalıklar içinde umut verici sonuç ve veriler içermektedir.
Özellikle kanser ve diyabet için çok ciddi çalışmalar izlenmektedir.
İbni Sina’nın ”El Kanun Fit Tıp” adlı kitabı Roma’da altı yüzyıl okutulmuş ve kitap çevrilmiş; İbni Sina büyük ve küçük kan dolaşımını tespit ederek insan vücudundaki bu harika devir konusunda bilgi sahibi olmuş, insanlar bu yoldan çıkarak daha ileriki yıllarda daha başka hastalıklara tanı koymuş ve bunları elde edilen ilaçlarla gidermek yolunu tutmuştur.
Tıp önemli bir daldır.
İnsan canlı bir varlıktır. Hiç şüphesiz her canlı bir varlık gibi çeşitli nedenlerden dolayı rahatsızlanmaktadır.
Bunun nedeni pek çoktur.
1930’lara kadar insan vücudu mikropsuz olarak düşünülüyordu, oysaki insan vücudu birçok mikrobu barındırıyordu.
İnsanda inanılmaz bir şekilde, İmmün Sistem de denilen, bir sistem mevcuttur.
Bunun ayrıntılarını yazdım. Bu sistemde lenfositler aracılığı ile vücut vücuda giren ve hastalık yapacak mikroplar ile inanılmayacak bir şekilde savaşılır ve onları yenmeye, üstesinden gelmeye çaba gösterilir.
Bu sistem çok kez insanı hastalıktan korur.
Koruyucu Hekimlik günden güne daha fazla önem kazanmakta ve insanlar da çeşitli yollar ile bu konuda bilgi sahibi olmakta, beslenmeye özen göstermekte; rahatsızlıklar hakkında fikir sahibi olmakta, beyni daha sağlıklı ve çalışır tutmanın yollarını aramakta…
Ünlü sinirbilim ve beyin uzmanı Prof. Dr. Sinan Canan ve Prof. Dr. Derya Uludeniz.
Yani işin sonu şunu demek istiyorum; tıp çok gelişti ve bunun yanında farmakoloji dalında bulunan yeni ilaçlar ve yeni tedaviler şekilleri ile insan sağlığı belli bir mesafe kaydetti.
Bütün bu süreç içinde doktorlara bir saygı hep vardı. Nedeni çok basit; kendini iyileştirmesi. Kendini iyileştiren bir kimseye insan şükran duyar, normal olan budur.
Oysaki bugün çok büyük bir şiddet sarmalı içindeyiz. Kadına şiddet, doktora şiddet…
En küçük olayda dahi öfkelenip kavga ediyoruz.
Bu yalnız bize özgü bir olay değil, bunu bütün dünyada görüyoruz.
İnsan pek mutlu değil, gergin.
Birçok araştırmalar yapılıyor, incelemeler yapılıyor. Sistem üstüne çok şey söyleniyor ve bunlar açıklanıyor.
Benim anlatmak istediğim bunlar değil.
Onları en iyi ve en güzel biçimde anlatan insanlar var. Bu daha çok sosyologların, psikologların işi.
Türkiye’de psikoloji, psikiyatri bir emekleme devrinde olduğunu söylüyorlar ama pek öyle değil.
Viyana Üçlüsü olarak bilinen Freud, Adler ve Jung insanın karanlık yönlerine değinmiş.
İnsanın iç dünyası ve ruhsal dünyası için pek çok şeyler söylemişler ve bunları çıkarmışlar ama insanı aktive edecek, onarıcı ve iyi yanlarını yüceltecek yol ve yöntem söylemişlerdir.
Daha sonra insan davranışlarına yönelimi Pavlov’un şartlı refleks, Fanon gibi psikiyatristler sömürge altında yaşayan insanların kimliklerini bulma sürecine yardımcı olmuşlardır.
Türkiye’de Prof. Dr. Kemal Sayar vs. gibi isimler yapıcı bir ekolün öncüsü olmuşlardır.
Dünya bir Korona salgını sürecinden birçok konuda zayiat vererek çıkmak üzeredir.
Ukrayna-Rusya Savaşı, birçok konuda tedarik zincirini bozmuş, büyük göçler olmuş; ekonomik yönden bir daralma olmuş, resesyon korkusu ile pahalılık insanın birçok yerden sinirlerini bozmuştur.
Bunu görmemek mümkün değil, görünen köy kılavuz istemez.
Doktor çok güç yetişiyor.
Bir anatomi atlasına bakın. O atlasta yer alan bütün her şey Latince. Doktor bunları hafızasında saklıyor.
Ben işin yalnızca bu tarafına değinmek istedim.
Hipokrat Yemini etmiş doktorların ne koşullar altında çalıştıklarını bilseniz; ”Yok ya, olamaz.” dersiniz.
Doktor öldürmek ne demek yahu?