Gazetede bir haber: Ayvalık’ta Jandarma timleri plajları Atlı Timler ile koruyacakmış.
Nasıl olacak bu iş anlatalım: Plajlarda güvenliği sağlamak için atlı timler/yani bildiğimiz
beygirli jandarma askerleri plaj ve çevresinde güvenliği sağlayacaklar. Bir olay olursa atı
plaja sürecek, olaya müdahale edecek, boğulma gibi olaylar karşısında işi çabuklaştırmak için
atını olay yerine koşturacak belki plajda kumlarda yatanları rahatsız edecek, belki üzerlerine
basacak, belki atları bu sırada çişini yapacak, belki kakasını yapacak. Kısacası plajda kirlilik
artacak. Sağlık sorunları artacak, belki atı ürkecek insanları çarparak yaralayacak. Olumsuz
bir sürü ihtimal karşımıza çıkacak.
Sahi kimin ileri zekası sonucu böyle bir güvenlik tedbiri düşünülmüş merak ediyorum.
Jandarmanın başkaca ulaşım sağlayacak imkanı yok mu ki? Deniz, plaj dağ başında olan
yerler değil, ulaşımı kolay yerler. Neden atlarla güvenlik için ulaşım sağlanıyor anlamak
mesele.
Ve böyle bir saçmalık hiçbir yerde yok, olamaz. Ama bir aklı evvel çıkar böyle bir atlı
güvenlik sistemi geliştirir. O zaman işin arkasında ne var diye kendi kendimize sorular
üretebiliriz. Al sana ‘’beyin jimnastiği’’
Türkiye yüz yıldır Cumhuriyet ve Demokrasi üzerine aşamalar kat ederek ciddi
gelişmeler sağlamış bir ülke iken son dönemlerde hükümet şeklini değiştirdik. Yasama
yetkisini biraz diğer erklere bağladık. Cumhurbaşkanını halk seçsin derken işin boyutunu
değiştirdik yasamanın üzerine çıkardık, hem de yürütme yani hükümet etme yetkisini tek
kişiye verdik. Bu tek kişi de adeta istediği şekilde yürütür dedik. Böylece parlamenter
sistemden çıktık. Yargı ise biraz başıboş biraz da tek kişiye bağlı hale geldi. Adalet ve hak
ölçüleri değişti.
Bağımsız yargı, tarafsızlık ilkeleri ciddi boyutta zedelendi. Tüm bu değişimler iyilik
getirmedi. Aksine vatandaş nezdinde endişeler arttı. Güvensizlik duyguları öne çıkmaya
başladı.
Tabii böyle bir rejime demokrasilerde rastlanmıyor. Demokrasi tarihi çok eski. Buna
benzer uygulamalarda çok gerilerde kalmış. Bugünün demokrasilerinde insan hak ve
özgürlükleri, hak, adalet ve özellikle hukukun üstünlüğü önem kazanmış. İnsanlarında renk,
cins,yaş, ne derseniz deyin insanların bir ve eşitliği ilkesi esas alınıştır.
Bizde bazı yanlışlar ölçü olmuş ve ne yazık ki geçerlilik kazanmıştır. Onun için bizler
kendimizi savunurken sanki haklı olduğumuzu kabul ettirmek için ya da diğer insanlardan
üstün olduğumuzu kabul ettirmek için böbürlenerek ‘’Biz bize benzeriz’’deriz. Sanki bizden
üstünü yok dercesine.
Oysa, diğer insanlar karşısında öyle aciz hallerimiz var ki anlatılması dahi mümkün
değil. Ama önemli olan kendimizi ikna ya da tatmin etmektir. Çünkü hep öyle yetiştiriliyoruz.
Boyna gaza geliyoruz haberimiz yok ve bu gaza gelişlerin çoğunu da anlamadan ömrümüz
gelir geçer.
Örneğin bir değil, beş değil defalarca o kişi yanlışlarını, yanılgılarını, aldatıldığını açık
açık söylüyor. Her anlatımında destek görüyor, alkış alıyor. Böylesine dünyada bir kez olsun
rastlarsanız, vay be diyeceğim. Dünyada bir tane daha varmış diyeceğim, rastlayamazsınız.
Çünkü böylesini alkışlamazlar da, desteklemezler de. O kişi hemen o yerden iner ya da
demokratik yolla indirirler. Onlar bize benzemediği için böyle olur.
Hoşça kalın.