YAŞAMAK BİR SANATTIR, YAŞAMI KALİTELİ KILMAK GİBİ BİR DERDİNİZ VAR MI?

0

Cahit Sıtkı Tarancı ne güzel söylemiş:

Her minnet kabulüm

Yeter ki gün eksilmesin penceremden.

Nazım Hikmet’te “Yaşamaya Dair” adlı şiirinde:

Yaşamayı ciddiye alacaksın

Yetmişinde bile mesela,

Zeytin ağacını dikeceksin.

Diyor.

Ne güzel şey yaşamak. Öyle ki belki de tek hayran olunacak şey hayattır. Diyebiliriz ki insana verilen en büyük hediye hayattır.

Hayatta yer alan şeylere, bitkilere, çiçeklere, hayvanlara bir bakın, bu yetmez birde olup bitenlere dikkatli bir gözle bakın şaşkınlığa düşmemek mümkün değil.

Bir şey alırken, evinize, çocuğunuza, eşinize bir şey almayı düşünürken en azından o şeyin iyi olmasına özen gösterirsiniz. Hadi biraz daha ileri gidelim imkanlarınız elverişli ise biraz kaliteli olsun, marka olsun diye bir derdiniz olur muhakkak.

Nasıl olmasın ki aldığınız o şey hem güzel olacak ve belki de bir kazaya sebep olmasa daha uzun süre dayanacak.

Ben Çorum’dan bir süveter almıştım, daha düne kadar giymiştim.

Ne ki gösterişten uzak durmak gerekir.

Peki, aynı özeni daha iyi bir biçimde yaşamak konusunda gösterebilmek istidadına sahip miyiz? Bundan pek emin değilim.

İşin sırrı PHYSIS’te Geleneksel tıpta verilen isim bu.

Tıp gelişti, refah arttı, eğitim yaygınlaştı, ömürlerde uzadı. Yani boyuna büyüme iyi gidiyor. Sıra ömrü uzatmayı bir yana bırakıp o uzun ömrün içini doldurmaya yani hayatı enine büyütmeye geldi.

Peki bu hususta neler yapabiliriz? Tabii ki bu herkesin imkanları ve istidatları oranında. Bu gerçek unutulmamalı, gözden kaçırılmamalı.

İlk kez anlaşmaya, paylaşmaya ve uzlaşmaya öncelik vermek gerekiyor.

Yaşlıları hatırlayıp, çocukları kollamayı öğrenmemiz çoşkuya önem vermemizi olur olmaz şeylere sinirlenip üzülmemiz, hoş görüp affetmeyi bilmemiz gerek.

Öfkeden, endişeden kıskançlıktan, hasetten uzak kalabilmeliyiz.

Zamanın tadını çıkarmalı aceleciliğin ve hızın hayatı ıskalamada en önemli yanlışlar olduğunu fark etmeliyiz.

Hayatın olağan ritminin içinde tutmaya özen göstermeliyiz.

Hayat bir enerjidir. İhtiyacı olan enerjiyi de yalnız bedenden değil, beden ve ruhun muhteşem işbirliğinden alır.

Bu arada Prof. Dr. Ayhan Songar’ın “Enerji ve Hayat” adlı kitabını salık vermek isterim.

Öte yandan insanın yaşayabilmesi için kimi besinler yoluyla beslenmesi vücutta hücre içinde mitokodriler vasıtası ile enerji üretip hayatta kalması ve hayatını devam ettirmesi mümkün. Bununda altını çizelim.

Her insan yalnızca yürürken, koşarken değil, gülüp eğlenirken, ağlayıp sevinirken de aynı enerjiyi kullanır.

Ama ikincide enerji kullanırken çoğalır.

İşin içine mutlaka ruh sağlığını da duygusal zenginliği de eklemek gerekir.

Hayatımıza bir ölçü maneviyat, iki ölçü mutluluk, bir avuç huzur ve bir tutam da keyif eklemezseniz işin tadı tuzu olmaz.

Biraz empati. Olaylara bir başkasının penceresinden bakmak, onun bu konudaki duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışmak süreci bizi ve çevremizdekileri de yalnızlıktan kurtarabilir. Öyle ki birlikte düşünme, başarma, üretme, dayanma gücümüzü arttırır.

Sevgiyi dostluğu inşa etme sürecini kısaltabiliyor.

İyi ve kaliteli yaşamın sırlarından biride çevremizde gizlidir.

Çoğu başarılır cerrahların iyi ameliyat sırlarından birinde dinledikleri müzikte yattığını dediler mi size.

Müziğin insan üstüne insan ruhu üstüne yaptığı etkiler bilimsel bir biçimde saplanmış vaziyette. Bugün tıpta da kullanılıyor. Belki dikkatimizi çekmiştir, büyük marketlerde, fabrikalarda daha verimli bir biçimde şeyler elde edebilmek için sürekli olarak müzik veriliyor.

Çiçekler ve hayvanlar üstünde bile etkili.

Şimdi benim en çok üstünde durduğum iki hususa vurgu yapmak istiyorum. Bunlardan birincisi: ömrünüze yıllar eklemek yerine, birazda hayat eklemek sizi çok büyük boyutlarda mesut etmeye, yaşama sevinci duymanıza yetecek bir ağırlığa sahiptir. Bu konuyu ileriki yazılarımda enine boyuna açmak isterim.

İkincisi: Hayattan aldığın kadarını yine hayata vermek gibi bir derdin olacak.

İnsandan başka biriktirme, açgözlü, daha fazla olsun gibi kötü hasletleri olan bir yaratık yok. Bunlardan temel ihtiyaçlarınızın dışında ne kadar uzak kalabilseniz, mesut olma imkanınız o ölçüde artar.

Bir deneyin, göreceksiniz.

Leave A Reply

Your email address will not be published.